Yaşam

Kitap tutkunu Hanifi Kayan, bulunması olanaksız kitap, sütun ve mecmuaları birlikte araya getiriyor

Bir im tutkunu bulunan Kubbealtı Fotokopi'nin sahibi Hanifi Kayan, Osmanlı Türkçesi ve Türkçe'nin yanında dayanıklı baş döndürücü ecnebi dilde piyasada haydi haydi bulunamayan ayrıca bulunması olanaksız bulunan kitap, ceride ve mecmuaları öz çatısı altında topluyor.

Kitap tutkunu Hanifi Kayan, bulunması olanaksız kitap, sütun ve mecmuaları birlikte araya getiriyor
03-11-2021 13:25
İstanbul

Kubbealtı Fotokopi, nadide kitapların kopyalarının elde edilmiş bulunduğu müşterek arazi olmanın ötesinde bilgi yaşamının kalbinin attığı, nabzının tutulduğu müşterek hars merkezi üzere çalışıyor.

Tarihçi, edebiyatçı, araştırmacı, tedrisat üyesi ve doktora öğrencilerinin yolunun behemehâl müşterek kere düşmüş bulunduğu bu mekan, 60 senedir kitapla hemhal bulunan Hanifi Kayan yönetiminde 1995'ten buyana Cağaloğlu'nda görev veriyor.

Bir iz tutkunu bulunan Kayan, Osmanlı Türkçesi ve Türkçe'nin indinde katı aşırı ecnebi dilde piyasada haydi haydi bulunamayan ayrıca bulunması olanaksız bulunan kitap, ceride ve mecmuaları özlük çatısı altında müşterek araya getiriyor.

Kayan, sahaflığa kesinlikle başladığını, Kubbealtı Fotokopi'nin kısaca 30 salname hikayesini, Cağaloğlu'nun dünü ve bugününü AA muhabirine anlattı.

Ortaokul yıllarında okumuş bulunduğu Malatya Gazi İlkokulu'nda emektar kitapları sayışma kanalıyla satarak bu işe başlamış bulunan Kayan, İstanbul'a geldikten sonraları da ekol kitapları bey işini sürdürdüğünü anlatım etti.

Beyazıt Camisi'nin minaresinin altında 12 Eylül Darbesine denli sahaflık hazırlamaya bitmeme ettiğine dikkati çekici Kayan, "Pazar günleri Beyazıt Çınaraltı'nda yada Çadırcılar Caddesi'nde işporta yapıyordum. 1985'ten sonraları da tıpkıçekim işine başlamıştım. Tabii bizim alıcılarımız darülfünun tedrisat görevlileriydi ve bizi değişik müşterek yöne getirdiler. Onların bulamayacağı kitapları fotokopiyle hazırlamaya başladım." dedi.

"Belki erte uğur boncuğu yayınevi kalmayacak"

Kayan, 1995'te Osmanlı arşivlerine DOĞRU kazanmak düşüncesince Cağaloğlu'na taşındığını belirterek, alıcı potansiyelinin yüzdelik 90'ının arşive mevrut tedrisat üyesi ve araştırmacılardan oluştuğunu söyledi.

Osmanlı arşivlerinin Cağaloğlu'ndan taşınması ve dijitalin ciddilik kazanmasıyla işlerinin azaldığını aktaran Kayan, şu şekilde bitmeme etti:

"Bizim yaptığımız işler ağız ağıza emektar şeyler. Yeni müşterek şeyle ilgimiz yok. Yine gelen, arayan ve PDF gönderenler ayrımsız akademisyenler. Teknoloji işi kolaylaştırıyor fakat iş sayısı düştü. Cağaloğlu, Osmanlı arşivleri gidene denli aşırı yoğundu. Zaten Cağaloğlu bütün akademisyenlerin, iz meraklılarının uğramış bulunduğu yerdi. Şu anda Cağaloğlu'nda kimseyi göremezsiniz. Kitap evleri de azaldı, oturacak arazi de kalmadı. Cağaloğlu şu anda ağız ağıza turizme yönelik. Belki erte uğur boncuğu yayınevi kalmayacak."

Medya müesseselerinin Cağaloğlu'nda ofisleri olması icap ettiğini korumak için çaba sarfeden Hanifi Kayan, Cağaloğlu'nun neşriyat yaşamını yaşatabilmek düşüncesince yegâne çarenin bu bulunduğunu dile getirdi.

"Şu anda yüzdelik 90'ının müderris bulunduğu hocaların bütünü buraya gelirlerdi"

Kayan, Halil İnalcık'tan İlber Ortaylı'ya Mehmet Genç'ten Teoman Duralı'ya denli ehemmiyetli şahsiyetlerin namına iz sorduğunu ve iz yaptırdığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Eski günlerde dükkanı açardım, çay demlerdim, üniversiteden müşterek sarıklı gelirdi. Şu anda yüzdelik 90'ının müderris bulunduğu hocaların bütünü buraya gelirdi. Hatta tanımadığım müverrih kalmadı. Mesela Halil İnalcık Hoca'nın müşterek çağ arşivden çıkıp geldiğini görürdüm. Hoca geldi oturdu, çay demlemiştim, aykırı dobra 2 çay da içtik, lakırtı ettik. Kitap arzusu vardı, yaptım gönderdim. Diğer hocalar elhak gelişigüzel daim buradalardı. Rahmetli Mehmet Genç Hoca bilfarz ölüm etmeden müşterek ay öncesine denli caba müşterek şeyler istemişti. Bizzat evine gönderdim. İlber Hoca (Ortaylı) indinde 2 ecnebi profesörle gelirdi. 'Bunlar seni bizlerden hâlâ elleme tanıyorlar' dedi. Arşive mevrut ecnebi araştırmacılar, doktora yapanlar bizlere uğrarlardı, onlar da hocalarına anlatırlarmış. Yani bu çeşit şeylere aşırı rastladım. İlber Hoca buraya vardığında müşterek iz seçişi olmaktadır şok edersiniz. Epey iz seçmişti, bazısı siparişleri de vardı gönderdim. Teoman Hoca (Duralı) gelişigüzel hafta uğrar müşterek şeyler yaptırır. Eskiden iz getirirlerdi, demincek PDF getiriyorlar."

Sahaflıktan fotokopiciliğe intikal öyküsünü de özetleyen Hanifi Kayan, laflarını şu şekilde sürdürdü:

"Akademisyen ve araştırmacılar basımı sıfır ve piyasada bulamadıkları kitapları alışılagelen tıpkıçekim yaptırıyorlarmış. Biz de 'Bu kitaplar hakeza girintisiz çıkıntısız çarşaf tıpkıçekim olamaz iz formatında yapalım' diyince bizi yeğleme ettiler. Dolayısıyla onların getirmiş bulunduğu kitaplardan müşterek belgelik oluştu. Ben arşivime uğur boncuğu kitabı özlük isteğimle koymadım. Tüm akademisyenlerin getirdiği, bulamayacağı kitapları koydum. Mesela Osmanlı kroniklerinde Osmanlıcaların elden elden bütünü bulunan elimde. Eski senelerde doktoraya başlamış bulunan gelişigüzel mektepli gelirdi gerçeklenmiş birilerini alırdı. Hatta sorarlardı 'Daha ne alayım, ne kitabı alayım?' diye. Şimdi akıbet on yılda bunlar kayboldu. Yeni akademisyenlerde iz kabul etme gereksinimi bulunmayan zira PDF'ler var."

Kayan, icra ettiği işin muhatapları hasebiyle hâlâ elit müşterek yığın ve şuurlu insanlarla olmaktan ezgi duyduğunu vurgulayarak, icra ettiği işin maddesel şekilde aşırı iri karşılığı sıfır fakat sevilince yapılabilecek müşterek iş bulunduğunu dile getirdi.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?