Ankara
Türkiye'de soğan üretiminde birlikte numara tam arazi düzlük Ankara'ya, geçimlerini getirmek düşüncesince Güneydoğu Anadolu'daki illerden mevrut sezonluk tarım işçileri, çetince koşullarda çalışmalarını sürdürüyor.
Ankara'nın Polatlı ilçesine ilişkin Adatoprakpınar Köyü'ne ilkbaharda gelip çalışmaya başlamış olan sezonluk tarım işçileri, son teşrin ayının ortasında havalar soğuyunca memleketlerine dönüyor.
İşçiler, çalışmış oldukları müddet süresince tarlaların yakınına kurulan çadırlarda barınıyor. Her aileden birlikte kişi, tarlada etkin başka fasile fertlerine kemirmek ve çay hazırlığı gerçekleştirmek düşüncesince çadırda kalıyor.
Çadır yaşamında su, yalıtım ve eğitimle ait sorunlar canlı işçiler, tarlada ise etraflıca saatler boyunca, ara sıra 40 dereceyi bulan sıcaklıkta arak döküyor.
AA muhabiri, Polatlı'daki sezonluk tarım işçilerinin dirim koşullarını görüntüledi.
Şanlıurfa'dan mevrut ve 11 senedir Adatoprakpınar Köyü'ndeki tarlalarda idarecilik karşılayıcı Osman Alparslan, AA muhabirine, işçilerin çetince şartlara karşın çalışmalarını sabırla sürdürdüklerini söyledi.
İşçilerin çoğunluğunun Şanlıurfa'dan ve başka Güneydoğu Anadolu illerinden geldiğini tamlayan Alparslan, çadırlardaki 45 hanede, çocuklarla kısaca 200 ferdin barındığını kaydetti.
Çalışmaya, sabahleyin güneşin önceki ışıklarıyla başlayıp gece ezanı sayaç 6-7'ye genişliğinde bitmeme ettiklerini kail Alparslan, "Bu soğanlar çetince koşullar altında yetiştirilip, marketlerde ve sofralarda yerini alıyor. Buradaki iş ağır. Soğanı yolmak, kurutmak, boğazlamak ve sonra ise çuvallayıp yüklemek, bütünü ayrı emek." niteleyerek konuştu.
"Burada gölgemiz yok"
Şanlıurfa'dan mevrut ve 15 senedir sezonluk tarım işçisi kendisine etkin 59 yaşındaki Ahmet Kılıç ise ailesiyle senenin 6-7 ayını burada soğanlarla uğraşarak geçirdiklerini söyledi.
Türkiye'nin sofralarına revan soğanların çoğunu burada yetiştirdiklerini tamlayan Kılıç, "Bu soğanların sulamasından çapasına ve sökümüne genişliğinde kılıç uğraşıyoruz ve ekmeğimizi, evlatlarımızın giderlerini buradan kazandıklarımızla çıkarıyoruz." dedi.
Bazı eyyam 38-40 derecede güneşin altında çalıştıklarını tabir fail Kılıç, düzentileme koşullarını şöyleki anlattı:
"Burada gölgemiz yok, nısfınnehar molalarında yemeğimizi de güneşin altında yiyoruz. Akşam yemeklerimizi hazırlıyoruz devrisi güneş onu yiyoruz o sebepten dolayı körpe olmuyor. 40 adım sıcakta güçlü ılık su içiyoruz. Gündüz buz olmuyor şu demek oluyor ki ilgisiz su da içemiyoruz. Kuyulardan cari suyu içiyoruz ve ara sıra de kuyulardaki ilaçlanmış sulardan içip hastanelik oluyoruz. Çocuklarımız bu sular yüzünden cır cır oluyor. Tüm güneş tozun toprağın içindeyiz gece ezanı ise duş ilişki imkanımız olmuyor su sıkıntısından dolayı. Haftada birlikte defa fakat banyo yapabiliyoruz. Bazen soğan kokusundan yatamıyoruz. Hayatımız aşırı yorucu."
"Çocuklarımız tarlanın başında, sabahtan akşama genişliğinde bizi bekliyor"
İşçi Ahmet Kılıç, tarlada bayanların da çalıştığını, birtakımı ailelerin çocuklarının, bakacak kimesne bulunmadığı düşüncesince mecburen tarlaya geldiğini belirterek, "Çocuklar burada tarlanın çevresinde dolaşıyor. Çocuklarımız tarlanın başında, sabahtan akşama genişliğinde sivrisineklerle savaş yazar bizi bekliyor." halinde konuştu.
Günlük yevmiyelerinin sayı farkı 80-90 teklik bulunduğunu kail Kılıç, "İşimiz hakkıyla çetince lakin yurttaşlar da bizim üzere sabahtan akşama genişliğinde çalışıyor. Hem mal kazandığımız düşüncesince bununla birlikte bu sebzeler onlara eriştiği düşüncesince kılıç bahtiyar oluyoruz onlar da bahtiyar oluyor. Biz burada çalışarak, iş gider ederek misyon sunuyoruz ve gerçekte çoğumuz kazanıyoruz." dedi.